ABD, Irak'ta yasa tanımıyor

-
Aa
+
a
a
a

9 Kasım 2003Radikal Gazetesi / The Guardian

'Halliburton şirketi ülkesine dönsün. Anlaşmaları iptal edin. Sözleşmeleri yırtıp atın. Yasaları uygulayın.' Irak işgaline karşı giderek büyüyen barış hareketini birleştirmek için kullanılabilecek sloganlardan bazıları bunlar olabilir. Şimdiye kadar barış eylemcilerinin tartışmaları iki talep üzerinde odaklanmış durumda: ABD Irak'tan tamamen mi çekilmeli, yoksa yetkiyi BM'ye mi devretmeli?

Yabancı askerlerin tamamen çekilmesini savunanlar önemli bir olgunun üzerinden atlıyor. Bütün askerler hemen yarın Körfez'den çekilse ve Irak'ta egemen bir yönetim iktidara gelse bile, Irak hâlâ işgal altında olacak. Bir başka ülkenin çıkarlarına göre yazılmış yasaların; bellibaşlı kaynaklarını kontrol altında tutan yabancı şirketlerin; kamu sektörünün çökmesiyle daha vahim hale gelen yüzde 70 oranındaki işsizliğin işgali altında olacak.

Sömürge itirazı

Irak'ın kendi kendini yönetmesini ciddiyetle isteyen herkes sadece Irak'taki askeri işgalin değil, ülkenin sömürgeleştirilmesinin de sona erdirilmesini talep etmeli. Bu, ABD'nin işgal şefi Paul Bremer'ın 'yeniden inşa' adı altında bir çırpıda geçirdiği şok terapi reformlarının geri alınması ve bu reformlardan kaynaklı özelleştirme anlaşmalarının iptal edilmesi anlamına geliyor. Böylesine zorlu bir hedefe nasıl ulaşılabilir? Basit: Bremer'ın reformlarının yasadışı olduğunu teşhir ederek işe başlayabiliriz. Bu reformlar işgal güçlerinin tabi olması gereken kuralları belirleyen uluslararası anlaşmalara, 1907 tarihli Lahey düzenlemelerine, 1949 Cenevre Konvansiyonu'na (ikisi de Amerikan yönetimi tarafından imzalanmıştır), hatta bizzat Amerikan ordusunun kendi kodlarına açıkça aykırı.

Lahey düzenlemeleri, bir işgal gücünün 'kesin bir engel söz konusu olmadığı sürece, işgal edilen ülkenin yasalarına uymak' zorunda olduğunu vurguluyor. Koalisyonun geçici otoritesiyse bu en basit kurala bile uymuyor. Irak anayasası, bellibaşlı devlet varlıklarının özelleştirilmesini ve yabancıların Irak firmalarına sahip olmasını yasaklıyor. İşgal otoritesinin bu yasalara uymasının önünde hiçbir engel yok; dahası işgal güçleri iki ay önce bu yasaları tek taraflı olarak tersine çevirdi. 19 Eylül'de Bremer Irak'taki 200 devlet kuruluşunun özelleştirileceğini ilan ettiğinde, Economist bu haberi 'kapitalist rüya' başlığıyla duyurdu. Yanı sıra Irak'ın yeniden inşa sürecinde anlaşmaların ve ihalelerin nasıl yolsuzca dağıtıldığına dair iddialar ayyuka çıktı. Ancak ihaleler tümüyle dürüst bir şekilde verilse bile, bu, söz konusu eylemlerin uluslararası hukuka aykırılığını değiştirmiyor. Bu anlamda BM Güvenlik Konseyi'nin ABD ve Britanya'nın atadığı geçici hükümeti tanımış olması da, işgal güçlerinin Irak'ta yürüttüğü ekonomik talan için hiçbir yasal zemin sağlamıyor. Zira BM'nin kabul ettiği karar tasarısında, 'işgal güçlerinin uluslararası hukukun gereklerine tümüyle uyması gerektiğine' dair açık ifadeler yer alıyor.

İşte bu yüzden barış yanlılarının, gelecekte kurulacak egemen bir Irak hükümetinin, işgal güçlerinin bütün reform düzenlemelerinden bağımsız olmasını talep etmesi gerekiyor. Bu yüzden 'Irak'ın ABD'nin satılık malı olmadığı' sloganını hep bir ağızdan haykırmaları gerekiyor.

Savaşı durdurmak için artık çok geç, ama Irak'ı işgal edenlerin devasa ekonomik ödülleri ceplerine indirmesine karşı çıkmak için geç kalınmış değil. İhaleleri iptal ettirmek ve anlaşmaları yırtıp attırmak için hâlâ zamanımız var.

(NAOMI KLEIN: Alternatif küreselleşme yanlısı hareketin önde gelen isimlerinden. Şimdiden alanında bir klasik sayılan 'No Logo' adlı kitabın yazarı, 8 Kasım 2003)